-
1 koymak
vtbir kenara \koymak beiseitelegen, zur Seite legenelini omzuma koydu er legte seine Hand auf meine Schulterkitabı nereye koyayım? wo soll ich das Buch hintun?2) stecken (-e in)bir şeyi cebine \koymak etw in Tasche stecken3) ( ambargo) verhängen4) ( yasa) erlassen5) einsetzen6) kendini birisinin yerine \koymak sich in jdn hineinversetzenkendini benim yerime bir koysana! versetz dich doch mal in meine Lage hinein!, versetz dich doch einmal in meine Lage7) setzenyeni standartlar \koymak neue Maßstäbe setzenbir şeyi aklına [o kafasına] \koymak sich etw in den Kopf setzenbu söz bana çok koydu diese Bemerkung trifft mich sehr -
2 koymak
koymak <- ar> (-i -e) setzen; legen (auf A, in A); stecken (in A); gießen (in A); jemanden kränken, jemandem nahe gehen, fam jemanden wurmen; -e vulg ficken A; Belohnung, Preis aussetzen; Geld zuteilen, zur Verfügung stellen; Kontrolle einführen; Steuer festsetzen; (-e in der Schule) etwas Neues einführen;-i işe koymak jemanden für eine Arbeit einsetzen;arabaya benzin koymak Treibstoff nachfüllen, tanken -
3 koymak
(koyar)1) В, Д класть; ста́вить; помеща́тьayrı koymak — класть отде́льно; откла́дывать в сто́рону
yemeğe tuz koymak — посоли́ть ку́шанье
2) В, Д ста́вить, назнача́тьişe koymak — поста́вить на рабо́ту, дать рабо́ту
3) устана́вливатьkontrol koymak — установи́ть контро́ль
vergi koymak — установи́ть нало́г, ввести́ нало́г
4) В оставля́ть5) В отпуска́ть, выпуска́ть6) В пуска́ть, позволя́ть войти́içeri koymak — впуска́ть; принима́ть
7) В, Д налива́тьarabaya benzin koymak — запра́вить маши́ну [бензи́ном]
8) Д задева́ть, тро́гать◊
ko(y)dunsa bul — попро́буй найди́; его́ и след просты́л; ищи́ ве́тра в по́ле -
4 koymak
вставля́ть класть* * *1) -i, -e ста́вить врз. помеща́ть, класть (что-л. куда-л.)kâğıdı cebine koydu — он положи́л бума́гу к себе́ в карма́н
salataya tuz koymak — посоли́ть сала́т
koltuğu köşeye koymak — поста́вить кре́сло в у́гол
mektuba tarih koydun mu? — ты поста́вил в письме́ да́ту?
2) ста́вить, назнача́ть, определя́ть [на рабо́ту]bu işe kimi koyacağız? — кого́ мы поста́вим на э́ту рабо́ту?
kızını bir bankaya koydu — он пристро́ил свою́ дочь на рабо́ту в банк
3) устана́вливать, определя́тьbütçede bu giderler için ödenek koymamışlar — в бюдже́те для э́тих расхо́дов ассигнова́ния не предусмо́трены
vergi koymak — устана́вливать нало́г
4) -i, -e допуска́ть, впуска́тьhastanın yanına kimseyi koymuyorlar — к больно́му никого́ не пуска́ют
içeri kimseyi koymayın! — никого́ не впуска́йте!
5) -i оставля́тьçocuğu aç koyma — не оставля́й ребёнка голо́дным
6) налива́тьçay koy — нале́й ча́ю
kadehlere rakı koydu — он на́ли́л в рю́мки во́дки
7) -e перен. задева́ть, огорча́ть кого; доставля́ть огорче́ние комуbu söz ona çok koymuş — э́то сло́во си́льно заде́ло его́
oğlunun ölümü ona çok koydu — смерть его́ сы́на си́льно огорчи́ла его́
••koyduğun yerde otluyor — погов. воз и [по]ны́не там
-
5 koymak
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > koymak
-
6 koymak
-
7 koymak
кую; салу -
8 koymak
v. put, place, set, plant, lay, position, rest, stick, closure, dot smb. one, lay down, lay on, park, put down, set down, sting* * *put -
9 koymak
danîn--------kirin--------têxistin--------xistin -
10 koymak
kłaść; położyć; stawiać; umieszczać; wkładać -
11 koymak
гъэтIылъын, гъэIылъын -
12 koymak
أثراستهوىخلفوذروضعيدع -
13 koymak
1. أثر [أَثَّرَ]Anlamı: etkilemek, dokunmak2. استهوى [اِسْتَهْوَى]Anlamı: etkilemek, dokunmak3. خلف [خَلَّفَ]Anlamı: bırakmak4. وذر [وَذَرَ]Anlamı: bırakmak5. وضع [وَضَعَ]Anlamı: bir şeyi bir yere bırakmak6. يدع [يَدَعُ]Anlamı: bırakmak -
14 koymak
"to put, to place, to set, to lay; (çay, vb.) to pour; (vergi) to impose; to affect, to sadden, to move" -
15 koymak
"1. /ı/ to put, place. 2. /ı/ to let go (inside or outside). 3. /a/ to affect, upset, bother; to move. 4. /ı/ to appropriate, set aside. Koydunsa bul. colloq. It´s like trying to find a needle in a haystack. koyup gitmek /ı/ to leave (something, someone) and go away. Koyduğum yerde otluyor. colloq. 1. He´s still in the same (socioeconomic) position he´s always been in. 2. He hasn´t changed one iota./He´s just the same as ever (meant as a negative criticism)." -
16 koymak
qoymaq -
17 koymak
dávat; klást; naklást; nasadit; položit; posadit; postavit; připravit; sázet; stavět; uložit; usadit -
18 müstehcen sahneler koymak
müstehcen sahneler koymak (film)v. sex up -
19 salamuraya koymak
salamuraya koymak (et)v. marinate -
20 tekrar sıraya koymak
tekrar sıraya koymak (askerler)v. reform
См. также в других словарях:
koymak — koymak, koyuvermek, bırakmak, dökmek, çalkamak II, 45; III, 39, 171. 246 bkz; kodmak, kotmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
koymak — i, e, ar 1) Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek Öteki elini doktorun omzuna koydu. S. F. Abasıyanık 2) Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak Bu işe kimi koyacağız? 3) Bırakmak İçeri kimseyi koymuyorlar. 4) Katmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ambargo koymak — 1) gemilerin limanlardan hareketini yasaklamak 2) bir malın serbest sürümünü engellemek 3) bir mala el koymak, müsadere etmek 4) siyasi, ekonomik, sosyal alanlarda caydırmak amacıyla yaptırım uygulamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
haciz koymak — (bir şeye) borçlunun malına el koymak Ya parayı verirsiniz ya da haciz korum. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hareke koymak — Arap alfabesiyle yazılmış metinlerde ünsüzlerin üstüne ünlü ile okunmasını sağlayan işaret koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kundak sokmak (veya koymak) — 1) yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuş yağlı bez parçası koymak 2) mec. ara bozacak bir söz söylemek veya böyle bir davranışta bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
mim koymak — 1) unutulmaması için işaret koymak 2) önemli bularak üstünde ısrarla durmak Bu lafıma mim koy dedi Sabri Bey. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
nokta koymak — 1) gereken yerde nokta işaretini kullanmak 2) mec. bir işi bitirmek, tamamlamak 3) mec. son noktayı koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafese koymak — argo aldatıp çıkar sağlamak O, ya birisini batırmak yahut da kafese koymak için ziyafet çekerdi. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
öpüp başına koymak — 1) bir nimeti veya kutsal sayılan bir varlığı saygıyla el üstünde tutmak, yüksekte tutmak 2) bir şeyi memnunlukla karşılamak, saygı duymak, saygıyla karşılamak Ne dediği bilinmez, anlaşılmaz, kapalı kutu şiirleri öpüp başımıza koymak lazım… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rehine koymak (veya vermek) — Tutuya koymak Beş lira için ananın saatini rehine koyduğunu unuttun mu? H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük